506/m.63
• Prim Borcu • Yaşlılık Aylığı
YAŞLILIK AYLIĞI TAHSİSİNDEN SONRA, BİR SÜRE DESTEK PRİMİ ÖDENEREK BİR SÜRE DE TÜM SİGORTA KOLLARINA TABİ OLARAK YAPILAN ÇALIŞMA DÖNEMLERİNDE, SİGORTALILARIN YAŞLILIK AYLIĞI ALMAMIŞ OLMALARI GEREKİR.
YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ E. 2001/9301 K. 2002/1649 T. 05.03.2002 DAVA: davacı, prim borcu olmadığının tespiti ile 181.222.742 liranın yasal faizi ile birlikte davalı Kurumlardan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir. Hükmün, davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlara okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi: KARAR: 1475 sayılı iş kanunu ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olarak davacı işverene ait işyerinde çalışan ancak toplu iş sözleşmesi ile kapsam dışı bırakılan A. Ve Ç. Adlı sigortalıların iş akitleri işverence feshedilince davalı kuruma başvurarak yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunmuş, ayrıca idari yargıya dava açarak işten çıkarma işleminin iptalini istemişlerdir. Bu arada 506 sayılı kanunun 63/B maddesine göre Sosyal Güvenlik Destek primi ödeyerek aynı işyerinde çalışmaya başlayan sigortalılar, işten çıkarma işleminin iptalinden sonra Kuruma başvurarak tüm sigorta kollarına tabi olarak çalışmak istediklerini bildirmiş ve bu şekilde çalışmaya devam etmişlerdir. Bunun üzerine Kurum, iptal kararı ile hakları iade edilen sigortalılar için işten çıkarma tarihinden itibaren çalışılan süreler için iptal prim bildirge ve bordrolarının düzenlenmesini ve taahhuk ettirilen prim borcunun ödenmesini, işverenden; yaşlılık aylıklarının iadesini de sigortalılardan istemiştir. Davacı bu dava ile iptal prim bildirge ve bordrosu düzenlenmesi ve taahukukuna dair kurum işleminin iptalini ve haksız olarak alınan 181.222.742 liranın tahsiline karar verilmesini talep etmiş, mahkeme ise davayı aynen kabul etmiştir. İdari yargı tarafından verilen iptal kararı hukuken idari işlemin doğumunda sakatlık olduğu ve bu sebeple batıl olduğunu tespit ettiği için geriye yönelik olarak hüküm ifade eder. Bir başka ifade ile bu tür iptal kararları yapıcı nitelikte olmayıp açıklayıcı nitelikte olduklarından idari işlemin sakat olduğunu tespit eder ve bu nedenle geçmişe yürür. Bu kural gereğince sigortalıların iş akitlerinin feshedildiği tarihten sonraki dönemde adı geçen kişiler zorunlu sigortalı olarak kabul edilmeli ve tüm sigorta kollarından primleri ödenmelidir. Ancak dava konusu olayda, sigortalılar işten çıkarıldıktan sonra, yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunmuşlar ve Kurumca yaşlılık aylığı bağlanmıştır. İptal kararından sonra ortaya çıkan bu yeni hukuki durum yasal şartlara uygun olarak davalı Sosyal Sigortalılar Kurumu ile sigortalılar arasında oluşmuştur. İptal kararından yola çıkarak, bilahare yasal şartlara uygun şekilde gerçekleşen yaşlılık aylığı tahsis işlemlerini geçersiz saymak mümkün değildir. Zira idari işleme karşı bir iptal davası açılmış olsa bile sonradan yapılan farklı işlemler hukuken muteberdir. Bu nedenle idari yargıda verilen iptal kararı, sigortalılara kendi istekleri üzerine tahsis edilen yaşlılık aylıklarını hükümsüz kılmayacağından ödenen aylıkların sigortalılarca kuruma iadesi mümkün değildir. Hal böyle olunca, sigortalıların yaşlılık aylığı almaya başladığı tarihten sosyal güvenlik destek primi ödeyerek fiilen çalışmaya başladıkları tarihe kadar geçen sürede (=yaşlılık aylığı alınıp fakat çalışmayan dönem) sigortalılar ile işveren arasında hizmet akti koşulları oluşmadığı için işverenin prim ödemekle sorumlu tutulması söz konusu değildir. Ancak sigortalıların gerek sosyal güvenlik destek primi ve gerekse tüm sigorta kollarından prim ödeyerek çalışmaya başladıkları tarihten sonraki dönemde gerçekleşen çalışmalar hizmet akdine dayandığı için bu dönem için aktif sigortalılığa değer verilmelidir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre her iki sigortalı yaşlılık aylığı tahsisinden sonra bir süre 506 sayılı Kanunun 63/B maddesine göre destek primi ödeyerek çalışmışlar, bir süre de tüm sigorta kollarına tabi olarak çalışmışlardır. 506 sayılı Kanunun 63/A maddesinde ifadesini bulan bu son dönemde sigortalıların yaşlılık aylığı almamış olmamaları gerekir. Sosyal Güvenlik Destek primi ödenerek çalışılan dönem için sigortalıların tercih ve isteklerine geçerlilik tanıyarak anılan yasa maddesine uygun bu sigortalığa geçerlik tanımak ve davacı işverenin Kuruma karşı sorumluluğunun Sosyal Güvenlik Destek Primi oranlarıyla sınırlı olduğunu kabul etmek gerekir. Sigortalıların tüm sigorta kollarına tabi olarak çalıştıkları dönemde ise primlerin 506 sayılı Kanunun 73. maddesine göre tahakkuk ve tahsili gerekeceğinden sigortalıların 63/A maddesine göre çalışmak istediklerini bildirir dilekçe tarihinden sonraki dönem için işverenin tüm sigorta kollarından sorumlu tutulması gerekir. Mahkemenin yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda yargılama yaparak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu sosyal güvenlik destek primi ödendiğinden bahisle davanın aynen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 05.03.2002 gününde oybirliği ile karar verildi. (7 Nisan 2003)
|