BASIN
Genel Başkanımız Abdullah Karacan'ın Taşıt Lastiği İthalatında Anti-Damping Vergisinin Kaldırılmasına İlişkin Basın Açıklaması

1.01.2011

ÜLKEMİZİN “AVRUPA’NIN ÇİN’İ” YAPILMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ!

Ulusal basında yer alan haberlere göre beş yıldır Çin’den ithal edilen taşıt lastiklerine uygulanan anti damping vergisi kaldırılıyor. Türkiye’deki üreticilerin bir bölümünün talep etmemesi nedeniyle bu kararın alındığı belirtiliyor. Bu uygulama gereğince Çin’den ülkemize gelen lastikler üzerindeki yüzde 87’ye kadar ulaşan vergi yerine yalnızca %4,5 gümrük vergisiyle Türkiye’ye lastik ithal edilebilecek.

Bilindiği gibi taşıt lastiği üretimi büyük bir sabit sermaye yatırımı ile ileri teknoloji gerektiren bir üretimdir. Bu nedenle tüm dünyada yıllık 120 milyar dolara ulaşan lastik üretimi birkaç büyük uluslararası üretici tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu üreticiler Brigdestone, Michelin, Goodyear, Continental, Yokohoma ve Pirelli’dir. Ülkemizde ise bu üreticilerden Bridgestone, Goodyear ve Pirelli, İzmit ve Adapazarı’nda kurulu dört fabrikada faaliyet göstermektedir.

Türkiye’de 1960’lı yıllarda başlayan taşıt lastiği üretimi günümüze kadar sürekli şekilde gelişerek varlığını sürdürmüştür. Bugün yıllık 25 milyonu aşan üretim kapasitesi ile ülkemizde yerleşik hale gelen otomotiv piyasasına üretim yapmaktadır. Ayrıca üretiminin dörtte üçünü yurt dışı piyasalara ihraç ederek önemli bir dış satım geliri oluşturmaktadır. Doğrudan üretimle ilgili 15 bin, hizmet ve servis ağlarıyla birlikte yaklaşık 70 bin kişilik bir istihdama yol açmaktadır. Dolayısıyla taşıt lastiği işkolu ülkemizde ekonomik büyüme ve sosyal gelişme açısından stratejik önem taşıyan bir iş kolu durumundadır.
 
Bu gerçekler ortada dururken ülkemizde lastik ithalatı için uygulanan verginin kaldırılması anlaşılabilir olmaktan uzaktır. Bu uygulama ancak ulusal çıkarlar bir yana bırakılarak küresel lastik devlerinin çıkarları doğrultusunda hareket edilmesiyle açıklanabilir. Çünkü Çin’den gelen lastiklere uygulanan anti-damping vergisinin kaldırılması, tümüyle küresel lastik üreticilerinin çıkarlarına hizmet edecek olup ulusal ekonomiye büyük zararlar verecek bir uygulamadır.

Bu uygulama “Türkiye’yi Avrupa’nın Çin’i yapmak” hedefini taşıyan sermaye çevrelerinin talebidir. Basına yansıyan bilgilere göre Türkiye’de faaliyet gösteren uluslararası taşıt lastiği şirketlerinin arasında her açıdan olumsuz sonuçlar doğuracak böyle bir uygulamayı kabul edenlerin bulunduğu anlaşılmaktadır. Türkiye’deki hangi lastik üreticisinin hangi nedenle böyle bir uygulamayı kabul ettiğini gerçekten merak ediyoruz.

Bu durum Türkiye’deki lastik üreticilerinin bu konuda “bir taşla birkaç kuş birden vurmak isteyen”, “fırsatçı” bir tutum aldıklarını göstermektedir. Şirketlerden yapılan açıklamalarda ek verginin kaldırılmasının yalnızca talebi karşılamak amacıyla değil, yüksek işgücü maliyetleri nedeniyle de gerekli olduğu ileri sürülmektedir. Daha önce iç piyasadaki üretimi korumak amacıyla ek vergi uygulanmasını kendileri talep eden işletmeler, bugün, gerçek niyetlerini açığa vurmaktadırlar. İşverenlerin fırsatçı bir şekilde yapmaya çalıştıkları, çalışanların kazanılmış haklarına karşı yürütecekleri bir saldırı kampanyasının hazırlığından başka bir şey değildir. Sendikamız işverenlerce gündeme getirilen bu iki yüzlü politikayı boşa çıkaracak güç ve örgütlülüğe sahiptir.

Lastik işverenleri de çok iyi bilmektedir ki tüm dünyada küreselleşmenin yıkıcı sonuçlarını önlemek için ülkeler çeşitli önlemler almaktadır. Taşıt lastiği ithalatına uygulanan ek vergi de bu niteliktedir. Türkiye’de üretimin artmasını, istihdamın büyümesini, ihracat gelirlerinin çoğalmasını amaçlayan ekonomik politikalar içinde, bu vergilerin kaldırılması gibi bir yöntemin yeri olamaz. Böyle uygulamalar çok uluslu şirketlerin “ücretler üzerinden rekabet etmeleri” sonucunu doğurmaktadır. Tüm dünya üzerinde çalışanların ücretlerini bir rekabet unsuru olarak gören anlayışlardan insanlığın kazanabileceği hiç birşey yoktur. Çünkü uluslar arası şirketlerin ücret gelirleri üzerinden rekabeti, çalışanlar için güvencesizlik, işsizlik, kayıt dışılık ve yoksulluk anlamına gelmektedir. Bu nedenle sendikamız uyguladığı bilinçli ve kararlı toplu sözleşme politikalarıyla işverenlerin işgücü maliyetleri ve ücretler üzerinden rekabet etmesini önlemiş; buna karşılık taşıt lastiği sektörünün ülkemizde büyüyüp gelişerek en önde gelen üretim alanlarından birisi olmasına büyük katkılar vermiştir.

Onlarca yıldır sürdürülen ve büyük bedeller ödenen mücadelemizle elde ettiğimiz haklarımızı sonuna kadar korumaya kararlı olduğumuz herkes tarafından bilinmelidir.

Ülkemiz ekonomisine büyük zararlar vererek kamuda gelir kaybına yol açacak olan ve çalışanların daha güvencesiz koşullarda istihdamını öngören uygulamalardan siyasal iktidar da kaçınmak zorundadır. Siyasal iktidarların görevi halkın insanca yaşama koşullarını iyileştirecek ekonomik ve sosyal politikaları geliştirmektir. Çalışanların var olan güvencelerini zayıflatacak ve “Türkiye’nin Çin’leşmesini” yaratacak uygulamalar, gerekçesi ne olursa olsun, siyasal sorumluluğu ortadan kaldırmayacaktır.

Sendikamız siyasal iktidarı ve ülkemizdeki taşıt lastiği üreticilerini sorumlu davranmaya, ekonomik ve toplumsal açıdan büyük sorunlar yaratacak adımlar atmaktan kaçınmaya ve ülkemizi “yoksulluğu” paylaşan değil, “varlığı” paylaşan bir ülke yapabilmek için gereken önlemleri almaya çağırmaktadır.
                                                                                                                                                        

Saygılarımla
Lastik-İş Sendikası Genel Merkez Yönetim Kurulu Adına
Genel Başkan Abdullah KARACAN
     
Site içi arama:

ONURSAL GENEL BAŞKANIMIZ RIZA KUAS

ONURSAL GENEL BAŞKANIMIZ ABDULLAH KARACAN



 
 



Adres: Küçük Çamlıca Mah. Üçpınarlar Cad. No:83 RIZA KUAS Genel Merkez Binası 34696 Üsküdar İSTANBUL
Tel: (0216) 339 04 00 (Pbx) Fax: (0216) 339 23 13
E-Posta: lastik-is@lastik-is.org.tr



Her Hakkı Saklıdır. Copyright www.lastik-is.org.tr