506/m.120 • Yaş Düzeltmesi • Yaşlılık Aylığı
İLKM DEFA ÇALIŞMAYA BAŞLANDIKTAN SONRA VERİLMİŞ YAŞ DÜZELTME KARARLARI MALULLÜK, YAŞLILIK VE ÖLÜM KOLLARI SİGORTASINDA DİKKATE ALINMAZ.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2005/10-70 K. 2005/101 T. 23.02.2005 DAVA: taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 14. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 04.03.2004 gün ve 2003/ 26E, 2004/101K. Sayılı kararın incelenmesi taraflar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 28.06.2004 gün ve 2004/3021-5983 sayılı ilamı ile;….Dava, kesinleşmiş mahkeme ilamı gereği talep tarihini takip eden aybaşı itibari ile davacının yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkin olup uyuşmazlık, yaşlılık aylığı bağlanmasında; sigortalının ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfuz kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihinin mi yoksa çalışmanın başlamasından sonra mahkeme kararı ile düzeltilen tarihin mi esas alınacağı ve bu bağlamda düzeltilen doğum tarihinin ilk defa çalışmaya başlandığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı olan doğum tarihi yerine ikame edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, Anayasamızın 2. maddesi “Türkiye Cumhuriyetinin sosyal bir hukuk devleti” olduğunu işaret etmekte, 60. maddesinde ise “Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir.” Denilmek suretiyle “hiç kimsenin sosyal güvenlik hakkından mahrum edilemeyeceği vurgulanmaktadır. Öte yandan, 506 sayılı yasanın 6. maddesi de “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılmaz ve vazgeçilemez” olduğunu hükme bağlamaktadır. İşte bütün bu yasal düzenlemelerle “sosyal güvenlik” konusunun kamusal niteliği ön plana çıkartılmakla birlikte, özünde huzurlu bir toplum oluşturulması, milli dayanışmanın sağlanması, eşitlik ve adalet ilkleri çerçevesinde insan haklarına saygılı ve bireylerin yaşam koşullarının iyileştirilerek insanca yaşam olanaklarının hazırlanması görevi cümlesinden olarak, toplumun olabildiğince kapsamlı biçimde sosyal güvenceye kavuşturulması, diğer bir anlatımla geniş halk kitlelerinin Devlet’in koruması (sosyal güvenlik şemsiyesi) altında toplanmasının amaçlandığını söylemek yerinde olur. Diğer taraftan İş ve Sosyal Güvenlik Kanunlarının (vaz’ındaki) çıkartılmasındaki esas etkenlerden biri de çalışma hayatının düzenlenmesi yanında, işverenler karşısında güçsüz ve zayıf durumunda bulunan, çalışanların haklarında bulunan, çalışanların haklarının güvence altına alınması amacına yöneliktir. Öyle ise bu sosyal amaçlara ulaşılmasında yasaların genişletici yorumla ele alınması, bu çerçevede, çalışanlar lehine hareket edilerek, yok edici ve yıkıcı değil fakat yapıcı yaklaşımlar içinde olunması, sosyal güvenlik hukukunun evrensel ilkelerindendir. Konuya bu açıdan bakan Dairemizin ilk günden beri sapma göstermeksizin uygulaya geldiği yerleşik inançlara göre, davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı yasanın 120. maddesinde mahkemelerden verilen yaş tashihi kararlarının uygulanmayacağına ilişkin herhangi bir açıklık bulunmadığı da göz önünde tutularak maddede sözü edilen “….ilk defa çalışmaya başlandığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri…..esas tutulur” hükmüyle, bir kimsenin birden çok (değişik) tarihlerde nüfusa kayıt edilmiş olması veya nüfus kütüğü ile nüfus cüzdanı arasında uyuşmazlık olması gibi hallerde, uygulamada birlik sağlanmasına yönelik olarak “ilk kayıt’ın esas alınması” gereğine işaret edilmek istendiği kabul edilmektedir. Kesinleşmiş mahkeme hükmü ile düzeltilmiş doğum kaydının yaş tashihine konu edilen ilk kayıtta yer alan doğum tarihindeki yanlışlığı tümüyle keenlemyekün hale getirdiği, diğer bir anlatımla (ilk kayıttaki yanlışlığı başlangıçtan itibaren silmek suretiyle) ortadan kaldırdığı ve yargı kararıyla düzeltilmiş şekliyle oluşturulan bu yeni kayıtın ise silinen “ilk kayıtın yerine(geçtiği) ikame edildiği yadsınamaz. Bu durumda yaş düzeltme kararıyla idarece düzenlenen ilk kayıt iptal edilmekle orta yerde, uygulamaya elverişli olarak, bir tek mahkemece düzeltilmiş kayıt kalmış olacağından artık farklı iki nüfus kaydının varlığından da söz edilemez. Aksine bir yaklaşımla, ilgili yasa maddesinde yer almadığı halde, mahkemelerce düzeltilen doğum tarihlerine değer atfedilemeyeceği, yaş tashihi kararlarının uygulamada nazara alınmayacağı gibi, yasa koyucunun öngörmediği bir anlam, madde metnine yorum yoluyla (dahil edilerek) yüklenemez. Esasen, Anayasa’nın 138/son maddesine göre de, kesinleşen yargı kararlarının gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı, bu cümleden olarak, yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunluluğu vardır. Bütün bu olgular yanında, 30.10.1987 tarihli Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 83. maddesi ve daha sonra bu yönetmeliği yürürlükten kaldıran 16.01.2004 tarihli yönetmeliğin 85. maddesinde de aynen tekrarlandığı şekliyle yapılan düzenlemelerde, yukarıdan beri açıklaya geldiğimiz konuyla ilgili görüşlerimizin doğrulandığı görülmektedir. Nitekim bahsi geçen yönetmeliğin anılan maddelerinde”……birden fazla nüfus kaydı bulunanların bu kayıtları arasında fark varsa, tarihi eski olan kayıt, sonraki kayıt idare ve kaza mercilerinden verilmiş bir kararla yapılmış veya düzeltilmiş ise, kararlar kesinleşmiş olmaları şartıyla nüfus kayıtlarına geçirilmemiş olsa bile yukarıda belirtilenler için bu kayıt esas olur” denilerek, hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açık ve net olarak “yaş tashihi kararlarının sosyal sigorta işlemlerinde esas alınacağını” amir bulunmaktadır. Şu hale göre kesinleşmiş mahkeme hükmü ile düzeltilmiş nüfus kütüğündeki doğum tarihi asıl ve ilk kayıt olarak kabul edilmesi ve 506 sayılı kanun uygulamalarında dikkate alınması yasal bir zorunluluktur. Belirtelim ki 506 sayılı yasanın 120. maddesinde, mahkemelerden verilen yaş tashihi kararlarının uygulanmayacağına (veya bu kararın 18 yaşın doldurulmasından evvel veya işe girişten önce alınmış olmak şartıyla esas alınacağı, akis takdirde yapılan yaş düzeltmelerinin nazara alınmayacağına) ilişkin 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunun 105/2. maddesine koşut herhangi bir hüküm yoktur. Kurumun aksine işlEeleri hukuki dayanaktan yoksundur. Öte yandan somut olayda, çekişmeye konu edilen yaş tashihi davası ile son zamanlardaki Yasa değişiklikleri özellikle de 4777 sayılı yasa ile getirilen ve aylık bağlama v.s.de yaş sınırını yükselten böylece sigortalılar aleyhine ağırlaştırıcı hükümler içeren düzenlemelerden kurtulma amacının güdüldüğü; bu suretle kötü niyet gösterilerek Kanuna karşı hile yoluna başvurulduğu veya bu yaş tashihi davasının anılan manada muvazaa içerdiği de iddia ve ispat edilmiş değildir. Açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde4 hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz Eden:Davacı Vekili Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR: A- Davacının isteminin özeti: Davacı, yaşlılık aylığı isteminin davalı kurumca reddedildiğini belirterek, tahsis işlemlerinde düzeltilen doğum tarihinin dikkate alınarak yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemektedir. B- Davalının yanıtının özeti: Davalı Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı Vekili 506 sayılı kanunun 120. maddesi hükmüne dikkat çekerek, malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta kollarında, ilk defa çalışmaya başlanılan tarihinde nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihinin esas alınabileceği savunmasında bulunmuştur. C- Yerel Mahkemenin kararının özeti: Davacının ilk defa 08.08.1977 tarihinde sigortalı çalışmasının başladığı, bu tarihten sonraki bir tarihte ilgili mahkemece davacının yaşının büyütülmesine karar verildiği, oysaki, davacı sigortalının ilk işe girişinden sonra mahkeme tarafından yaşlının düzeltilmesinin emeklilik yaşının hesaplanmasında dikkate alınmayacağı belirtilerek; “Davanın reddine” karar verilmiştir. D- Temyiz evresi, bozma ve direnme: Hüküm taraflar vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıya aynen alına gerekçelerle bozulmuş, yerel mahkemece bu bozmaya karşı önceki gerekçeler tekrarlanarak direnme kararı verilmiştir. E- Maddi Olay: Davacı, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında ilk defa 08.08.1977 tarihinde çalışmaya başlamış olup anılan tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihi 01.01.1961 günüdür. 18.07.1978 tarihinde sonuçlanan yaş düzeltme davasında, 1961 olan doğum tarihi, ay ve gün aynı kalmak kaydıyla, 1959 olarak düzeltilmiştir. Düzeltilen bu tarihin bir kısım sigorta işlemlerine esas alınması gerektiği iddia edikte ise de Sosyal Sigortalar Kurumu, işlemlerine, ilk defa çalışmaya başlanılan tarihte kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihini esas almaktadır. F- Gerekçe: davanın yasal dayanağı 506 sayılı kanunun 120. maddesi olup, uyuşmazlık; ilk kez sigortaya tabi bir işte çalışmaya başladıktan sonra mahkemece düzeltilen doğum tarihinin Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığınca yaşlılık aylığı tahsis işlemlerinde dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır. Yasalarda yer alan yaş ile ilgili düzenlemeler, yaşamın her alanında etkisini göstermekte, bir kısım hakların kazanılması, kullanılması ya da sona ermesinde dikkate alınmaktadır.
506/m.120
• Yaşlılık Aylığı • Yaş Düzeltmesi
SALT YAŞLILIK AYLIĞINA HAK KAZANMAK İÇİN YAŞ DÜZELTME YOLUNA BAŞVURULDUĞUNUN BELİRGİN OLMASI KARŞISINDA, KİMSENİN MUVAZAA İLE KANUN AMACINA AYKIRI HAREKET ETMEYECEĞİ DE NAZARA ALINARAK DAVANIN REDDİNE KARAR VERİLEMSİ GEREKİR.
YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ E. 2003/3571 K. 2003/4518 T. 29.05.2003 DAVA: davacı, 55 yaşını doldurduğundan dolayı yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir. Hükmün, davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi: KARAR: Dava, kesinleşen mahkeme hükmü ile 04.12.1946 olarak belirlenen doğum tarihi esas alınarak yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkindir. Davacı sigortalının 04.12.1949 doğumlu olarak nüfusa kayıtlı bulunduğu ve bu kaydın kesinleşmiş mahkeme kararı ile 04.12.1946 doğumlu olarak düzeltildiği uyuşmazlık konusu değildir. Davanın yasal dayanağı 506 sayılı yasanın 120. maddesinin 2. fıkrası olup, uyuşmazlık; ilk kez sigortalı bir işe girdikten sonra mahkemece düzeltilen doğum tarihinin Sosyal Sigortalar Kurumunca yaşlılık aylığı bağlanmasında nazara alınıp alınmayacağı noktasındadır. Davacı, Sosyal Sigortalar Kurumuna ilk kez 23.08.1965 tarihinde tescil edilmiş olup doğum tarihi 04.12.1949’dur. davacının doğum tarihi Ferizli Asliye hukuk Mahkemesinin 23.01.2001 tarihli kararı ile 04.12.1946 olarak düzeltilmiş ve mahkemece yaş tashihi kararına dayalı olarak davacının yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmiştir. 506 sayılı yasanın uygulaması açısından “yaş koşulunun” gerçekleşmesi, belli süre prim ödenmesi yaşlılık sigortasının uygulanması açısından önem taşımaktadır. Bu nedenle yasanın 120. maddesi sonradan yapılacak yaş düzeltmelerinde kimi kötü uygulamaları önlemek amacıyla özel bir düzenleme getirmiş belli sigorta kollarında hangi doğum tarihinin esas alınacağını açıkça belirlemiştir. Buna göre yaşlılık, ölüm ve maluliyet sigortalarının uygulanmasında sigortalının ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğüne kayıtlı bulunan doğum tarihinin esas alınacağı hükme bağlanmıştır. Sosyal Sigortalar kanunun 120. maddesinde bahsedilen “ilk kaydın esas alınacağı” hükmüyle güdülen amaç bir kimsenin birden çok değişik tarihlerde nüfusa kaydedilmiş olması, nüfus kütüğü ile cüzdan arasında uyuşmazlık olması gibi hallerde ilk kaydın esas alınacağıdır. Yoksa kesinleşmiş mahkeme hükmü ile değiştirilen doğum tarihinin göz önünde tutulmayacağı değildir. Başka bir anlatımla kesinleşmiş mahkeme hükmü ile düzeltilmiş yaş kaydının asıl kabul edilmesi gerekir. Nitekim anılan madde paralelinde oluşturulan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 83. maddesinde bu yön “….sonraki kayıt idare ve kaza mercilerinden verilmiş bir kararla yapılmış veya düzeltilmiş ise kararlar kesinleşmiş olmaları şartı ile nüfus kayıtlarına getirilmemiş olsa bile bu kayıt esas alınır…” şeklinde açıkça ifade olunmuştur. Bu nedenle kesinleşmiş mahkeme hükmü ile düzeltilmiş yaş kaydı asıl kabul edilmek gerekir. Ancak bu düzeltilmiş yaşın bir hakkın suiistimali niteliği taşımaması ve muvazaaya dayanmaması gerekir. Dava konusu olan olayda davacı 55 yaş koşulunun gerçekleşmesi açısından doğum tarihinin 1949 yılından 1946 yılına çekilmesini istemiş ve buna ilişkin mahkeme kararına dayanmıştır. Oysa incelenen yaş tashihi dosyasında, davacının 50 yaşını doldurmuş olduğu ancak bu yaştan sonra kesin yaş tayini yapılamadığı Adli Tıp uzman raporu ile bildirilmiş, hüküm ise istemin yaşa uygun olarak 1946 tarihi esas alınarak oluşturulmuştur. Ne var ki bu sonuç kesin bir belirleme olmayıp, biyolojik ve tıbbi gerçeklere uymadığı gibi 23.08.1965 tarihinde Sosyal Sigortalar kurumuna tecil edilen davacının 13.04.2001 tarihinde kesinleşen mahkeme ilamı ile yaş tashihi yapması salt yaşlılık aylığına hak kazanması için bu yola başvurulduğu, kimsenin muvazaa ile kanun amacına aykırı hareket etmeyeceği de nazara alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 29.05.2003 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
|