Ulusal basında yer alan haberlere göre beş yıldır Çin’den ithal edilen taşıt lastiklerine uygulanan anti damping vergisi kaldırılıyor. Türkiye’deki üreticilerin bir bölümünün talep etmemesi nedeniyle bu kararın alındığı belirtiliyor. Bu uygulama gereğince Çin’den ülkemize gelen lastikler üzerindeki yüzde 87’ye kadar ulaşan vergi yerine yalnızca %4,5 gümrük vergisiyle Türkiye’ye lastik ithal edilebilecek.
Bilindiği gibi taşıt lastiği üretimi büyük bir sabit sermaye yatırımı ile ileri teknoloji gerektiren bir üretimdir. Bu nedenle tüm dünyada yıllık 120 milyar dolara ulaşan lastik üretimi birkaç büyük uluslararası üretici tarafından gerçekleştirilmektedir. Dünya pazarlarının dörtte üçüne yakını altı uluslararası lastik üreticisinin elinde bulunmaktadır. Bu üreticiler Brigdestone, Michelin, Goodyear, Continental, Yokohoma ve Pirelli’dir. Ülkemizde ise bu üreticilerden Bridgestone, Goodyear ve Pirelli, İzmit ve Adapazarı’nda kurulu dört fabrikada faaliyet göstermektedir. Ayrıca yerli üretici olarak Petlas’da üretim yapmaktadır. Türkiye’deki üretim iç pazarın yanında ağırlıklı olarak ihracata yönelik şekilde sürdürülmektedir.
Öte yandan son on yıllık süre içinde uluslararası lastik üreticilerinin yatırımlarını büyük ölçüde Güneydoğu Asya ve Çin üzerinde yoğunlaştırdığı görülmektedir. 2000 yılında dünya üretiminin Türkiye dahil Avrupa ve Kuzey Amerika’da yüzde 67’si gerçekleştirilirken bu oran 2008 yılında yüzde 53’e gerilemiştir. Buna karşılık Çin ve Asya’da üretilen lastiklerin payı yüzde 23’ten yüzde 34’e yükselmiş bulunmaktadır. Özellikle Çin piyasası hızla büyümektedir. Son değerlere göre uluslar arası lastik üreticileri Çin’de her yıl Türkiye’de var olan üretim kapasitesinin iki katı kadar genişleme yatırımı ya da yeni yatırım yapmaktadırlar. Son beş yılda planlanan lastik üretimi yatırımlarının yüzde 80’ne yakını Çin ve Asya ülkelerine yöneliktir.
Ülkemizde ise 1960’lı yıllarda başlayan taşıt lastiği üretimi günümüze kadar sürekli şekilde gelişerek varlığını sürdürmüştür. Bugün yıllık 25 milyonu aşan üretim kapasitesi ile ülkemizde yerleşik hale gelen otomotiv piyasasına üretim yapmaktadır. Ayrıca üretiminin dörtte üçünü yurt dışı piyasalara ihraç ederek önemli bir dış satım geliri oluşturmaktadır. Doğrudan üretimle ilgili 15 bin, hizmet ve servis ağlarıyla birlikte yaklaşık 70 bin kişilik bir istihdama yol açmaktadır. Dolayısıyla taşıt lastiği işkolu ülkemizde ekonomik büyüme ve sosyal gelişme açısından stratejik önem taşıyan bir iş kolu durumundadır. Bu gerçekler ortada dururken ülkemizde lastik ithalatı için uygulanan verginin kaldırılması anlaşılabilir olmaktan uzaktır. Bu uygulama ancak ulusal çıkarlar bir yana bırakılarak küresel lastik devlerinin çıkarları doğrultusunda hareket edilmesiyle açıklanabilir.
Gerçekten de son 30 yıl boyunca egemen olan küreselleşme ile üretim, ihracat ve ithalat süreçlerinde ulusal sınırları ortadan kaldıran ve tüm ekonomik faaliyeti çok uluslu kuruluşların “daha fazla kar” amacına yönelik olarak biçimlendiren gelişmeler ortaya çıkmış bulunmaktadır. Küreselleşme, üretimi “serbestlik” görüntüsü altında uluslararası tekellerin mutlak denetimi altına sokmaktadır. Taşıt lastiği sektöründe yaşanan da bu durumun en açık kanıtlarından birisidir. Çin’den gelen lastiklere uygulanan anti-damping vergisinin kaldırılması, tümüyle küresel lastik üreticilerinin çıkarlarına hizmet edecek olup ulusal ekonomiye büyük zararlar verecek bir uygulamadır.
Son dönemde büyük ölçüde artan Çin’deki taşıt lastiği yatırımları çok uluslu tekeller tarafından gerçekleştirilmiştir. Lastik üreticileri açısından Türkiye’ye Çin’den lastik ithal edilmesi, kendi üretimlerinin Türkiye pazarına satılması anlamına gelmektedir. Oysa bu durum ülkemiz açısından devletin vergi kaybı, ulusal lastik üretiminin gerilemesi, istihdamın düşmesi ve lastik ihracatından elde edilen gelirin kaybedilmesi gibi büyük olumsuzluklara yol açacaktır. 2009 yılında yaşanan küresel kriz sonrasında ortaya çıkan lastik talebini karşılamak ve bu satışlardan elde edilecek karları kaybetmemek için ülkemizde altmış yıla yakın bir süredir önemli ekonomik ve sosyal yararlar üretmiş olan bir faaliyet tehdit edilmektedir. Bu uygulama “Türkiye’yi Avrupa’nın Çin’i yapmak” hedefini taşıyan sermaye çevrelerinin talepleri ile gündeme gelmiş bulunmaktadır. Ülkemizdeki lastik üreticilerinin bazılarının anti-damping uygulamasına karşı çıkması ilginçtir. Basına yansıyan bilgilere göre Türkiye’de faaliyet gösteren uluslararası taşıt lastiği şirketlerinin arasında her açıdan olumsuz sonuçlar doğuracak böyle bir uygulamayı kabul edenlerin bulunduğu anlaşılmaktadır. Doğrusu anti-damping vergisinin kaldırılmasını isteyen lastik üreticilerinin hangileri olduğunu merak ediyoruz.
Tüm dünyada küreselleşmenin yıkıcı sonuçlarını önlemek için ülkeler çeşitli önlemler almaktadır. Taşıt lastiği ithalatına uygulanan ek vergi de bu niteliktedir. Türkiye’de üretimin artmasını, istihdamın büyümesini, ihracat gelirlerinin çoğalmasını amaçlayan ekonomik politikalar içinde, bu vergilerin kaldırılması gibi bir yöntemin yeri olamaz. Böyle uygulamalar küresel sermayenin arasındaki rekabetin daha kaliteli mal üreterek yapılması yerine, “ücretler üzerinden rekabet etmeleri” sonucunu doğuracaktır. Tüm dünya üzerinde çalışanların ücretlerini bir rekabet unsuru olarak gören anlayışlardan ise insanlığın kazanabileceği hiç birşey yoktur.
Sendikamız ülkemizdeki çok uluslu taşıt lastiği işyerlerinin tümünde örgütlüdür. Bu işyerlerinde yarım yüzyılı geçen bir mücadele tarihi söz konusudur. Sendikamız uyguladığı bilinçli ve kararlı toplu sözleşme politikalarıyla işverenlerin işgücü maliyetleri ve ücretler üzerinden rekabet etmesini önlemiş; buna karşılık taşıt lastiği sektörünün ülkemizde büyüyüp gelişerek en önde gelen üretim alanlarından birisi olmasına büyük katkılar vermiştir. Bu nedenle sendikamız uluslar arası sermayenin çıkarları doğrultusunda, “ücretler üzerinden rekabet etmeye” dayalı uygulamalara karşı çıkacak ve bu doğrultuda mücadelesini kararlılıkla sürdürecektir. Çünkü uluslar arası kuruluşların ücret gelirleri üzerinden rekabeti, çalışanlar için güvencesizlik, işsizlik, kayıt dışılık ve yoksulluk anlamına gelmektedir. Onlarca yıldır sürdürülen ve büyük bedeller ödenen mücadelemizle elde ettiğimiz haklarımızı sonuna kadar korumaya kararlı olduğumuz herkes tarafından bilinmelidir. Sendikamızın bu kararlılığını hiç kimse yeniden test etmeye çalışmamalıdır. “En fazla kar elde etme” stratejileri çerçevesinde ülkemizdeki taşıt lastiği üretimini gözden çıkaranlar kim olursa olsun, karşısında Lastik-İş Sendikasını ve lastik işçilerini bulacaklardır. Ülkemiz ekonomisine büyük zararlar vererek kamuda gelir kaybına yol açacak olan ve çalışanların daha güvencesiz koşullarda istihdamını öngören uygulamalardan siyasal iktidar da kaçınmak zorundadır. Siyasal iktidarların görevi halkın insanca yaşama koşullarını iyileştirecek ekonomik ve sosyal politikaları geliştirmektir. Çalışanların var olan güvencelerini zayıflatacak ve “Türkiye’nin Çin’leşmesini” yaratacak uygulamalar, gerekçesi ne olursa olsun, siyasal sorumluluğu ortadan kaldırmayacaktır. Sendikamız siyasal iktidarı ve ülkemizdeki taşıt lastiği üreticilerini sorumlu davranmaya, ekonomik ve toplumsal açıdan büyük sorunlar yaratacak adımlar atmaktan kaçınmaya ve ülkemizi “yoksulluğu” paylaşan değil, “varlığı” paylaşan bir ülke yapabilmek için gereken önlemleri almaya çağırmaktadır. Bu anlayışla ulusal ve toplumsal çıkarlarımızın korunabilmesi için taşıt lastiği ithalatı üzerindeki koruma önlemleri sürdürülmek zorundadır. Bu doğrultuda çaba gösteren kim olursa olsun sendikamızdan destek görecek; başka türlü davrananlar ise sendikamızı ve lastik işçisini karşısında bulacaktır.
Saygılarımla
Lastik-İş Sendikası Genel Merkez Yönetim Kurulu Adına Genel Başkan Abdullah KARACAN
|