506/m.1 • İş Kazası • Tazminat
İŞVERENİN OLAYDAKİ KUSURU İLE TARAFLARIN EKONOMİK VE SOSYAL DURUMLARI GİBİ OLGULAR BİRLİKTE DEĞERLENDİRİLDİĞINDE TALEP DOĞRULTUSUNDA MANEVİ TAZMİNATA KARAR VERİLMESİ DOĞRUDUR YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2003/21-500 K. 2003/541 T. 08.10.2003 DAVA :Taraflar arasındaki ‘maddi-manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 5. İş Mahkemesi’nce manevi tazminat davasının kabulüne dair verilen 30.12.2002 gün ve 2001/697 E., 2002/1397 sayılı Kararın incelenmesi, davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 17.02.2003 gün ve 2003/615-988 sayılı ilamıyla; ... dosyadaki yazılara, toplanan delillere hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. Olayın oluş şekline, müterafik kusur oranlarına, husule gelen elem ve ızdırabın derecesine, tarafların sosyal ve ekonomik durumuna, paranın alım gücüne, özellikle 26.06.1966 gün ve 1966/7-7 sayılı içtihadı Birleştirme Kararı’nın içeriğine ve öngördüğü koşulların somut olayda gerçekleşme biçimine, oranına, niteliğine, hak ve nesafet kurallarına göre hükmedilen % 0 maluliyet için 5 TL manevi tazminatın çok fazla olduğu açıkça belli olmaktadır. Mahkemenin, belirtilen maddi ve hukuksal olguları dikkate almadan hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. o halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır... gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştır. Temyiz Eden Dayalı vekili Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR: Dava, iş kazası nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı dayalı işyerinde çalışırken geçirdiği iş kazası sonucu parmaklarının zarar gördüğünü ileri sürerek 5.000.000.000 TL manevi tazminatın işverenden tahsilini talep etmiştir. Davalı işveren, işverenin kusurlu olmadığını, davacının malul kalmadığını, manevi tazminat talebinin fahiş olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur. Mahkemenin ‘tarafların ekonomik ve sosyal durumları, paranın satın alma gücü, işverenin % 85 kusurlu olduğu, olayın 02.05.2001 tarihinde meydana geldiği, Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü gereğince davacıya %0 oranında maluliyet verilmiş ise de, taşıyıcı olarak çalışan davacının bu kaza nedeniyle sağ ek 3 ve 4 parmaklarının kesilmiş olması nedeniyle vücut tamamiyetinin eksildiği, sağ el görüntüsü nün bozulduğu, davacının yaşadığı sürece sağ elindeki görüntü bozukluğunu taşıyıp, bunun üzüntüsü nü yaşayacağı’ gerekçesiyle talep gibi 5,000,000.000 TL manevi tazminatın tahsiline dair verdiği karar yukarıda açıklanan nedenle Özel Dairece bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir. SONUÇ: Dayalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 08.10.2003 gününde yapılan 2, görüşmede oyçokluğu ile karar verildi. (17 Mayıs 2004)
506/m.1
• Sigortalılık • Hizmet Tespiti
TESBİTİ İSTENİLEN DÖNEM ZORUNLU BAĞ-KUR SİGORTALILIĞININ MEVCUT OLMADIĞI DÖNEME İLİŞKİN BULUNDUĞUNDAN DAVACININ 506 SAYILI YASA KAPSAMINDA ÇALIŞIP ÇALIŞMADIĞI AYRINTILI BİÇİMDE ARAŞTIRILARAK, ELDE EDİLECEK SONUCA GÖRE KARAR VERİLMESİ GEREKİR.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2003/21- 602 K. 2003/571 T. 15.10.2003 DAVA: Taraflar arasındaki “tesbit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Trabzon İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 12.12.2002 gün ve 2001/275E., 2002/427K sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 06.02.2003 gün ve 312-857 sayılı ilamı ile;….mahkemece davacının SSK’na tabi olarak davalı işyerinde hizmetinin tesbitine ilişkin isteği tesbitini istediği dönemlerde 1479 sayılı Yasa’ya göre Bağ-Kur sigortalısı olduğu gerekçesiyle reddedilmiş ise de bu sonuç dosyadaki bilgi ve belgelere uygun değildir. Gerçekten dosya içerisindeki belgelere göre davacının 01.01.1987 – 31.12.1990 tarihleri arasında fırıncılık işinden zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğu anlaşılmaktadır. Davacı 12.02.1998 tarihinden itibaren ise 1479 sayılı Yasa’nın 79. maddesine göre isteğe bağlı sigortalı olarak prim ödemektedir. Davacının tesbitini istediği süreler ise 01.01.1993 – 30.12.2000 tarihleri arasında geçmektedir. Davacının tesbitini istediği dönemde zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olmadığı ortadır. Öte yandan davacı 12.02.1998 tarihinden itibaren 1479 sayılı yasanın 79. maddesine göre isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalısı ise de Dairemizin ve giderek yargıtayın yerleşmiş görüşlerine göre zorunlu ve isteğe bağlı sigortalılığın çakışması halinde zorunlu sigortalılığa geçerlilik tanınır. Davacının Bağ-Kur sigortalısı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Mahkemece yapılacak iş, davalı işverenin 01.10.1988 tarihinden itibaren ayakkabı satışı işinden vergide kayıtlı olduğu göz önünde tutularak işin esasına girmek dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacının davalı işyerinde 506 sayılı yasa kapsamında çalışıp çalışmadığını belirlemek, gerektiğinde bu tür hizmet tespitine ilişkin davaların kamu düzenine ilişkin olduğu ve özenle yürütülmesi gerektiği göz önünde tutularak re’sen delil toplamak, komşu işyerlerinde çalışan ve bordrolar, geçmiş diğer tanıkların bilgilerine başvurmak ve elde edilecek sonuca göre karar vermekten ibarettir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz Eden: Davacı vekili Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK:nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 15.10.2003 gününde oybirliği ile karar verildi. (17Mayıs 2004)
|