Sendikamızın üyesi bulunduğu, merkezi Brüksel’de bulunan ve 35 ülkeden, 130 sendikaya üye 2,5 milyon çalışanı temsil eden Avrupa Kimya, Maden ve Enerji İşçileri Federasyonu (EMCEF), geçen yıl sendikamız tarafından yapılan yazılı davet üzerine, 7. Genel Kurulu’nu 15-16 Haziran 2006 tarihlerinde Türkiye’de topladı.
15 Haziran 2006 Perşembe günü İstanbul Dedeman Otel'de, aynı zamanda Alman Kimya, Maden ve Enerji İşçileri IG BCE Sendikası Başkanlığını da yürütmekte olan EMCEF Genel Başkanı Hubertus Schmoldt ve sendikamızın Genel Başkanı Abdullah Karacan’ın konuşmalarıyla başlayan Genel Kurul’un sloganı “Avrupa Bütünleşmesinin Geleceği” olarak belirlendi.
Türkiye’den Lastik-İş, Tümka-İş, Kristal-İş, Petrol-İş, Tes-İş, Türkiye Maden-İş ve Genel Maden-İş sendikalarının da yer aldığı EMCEF’in Genel Kurulu’nda, Türk sendikaları tarafından ortaklaşa hazırlanan “Türkiye’deki Sendikal Hak ve Özgürlükler” başlıklı bir karar tasarısı tüm delegelerin oy birliği ile kabul edildi.
Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden 200’ü aşkın delegenin katıldığı Genel Kurul’da ayrıca, “Endüstri Politikası”, “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği”, “Avrupa İşkolu Federasyonları Arasında İşbirliği”, “Şirket Düzeyinde Sınır Ötesi Müzakerelerin Kuralları”, “Avrupa İşyeri Komitelerine ilişkin Sendikal Eşgüdüm Stratejisi”, “Avrupa’da Sosyal Diyalogun Güçlendirilmesi”, “Toplu Pazarlık” başlıklı sunulan karar tasarıları üzerinde müzakereler yapıldı ve kararlar onaylandı.
Boşalan EMCEF Genel Başkan Yardımcılığı için seçimin yapıldığı Genel Kurul’da Genel Sekreter Reinhard REIBSCH, gerçekeştirilen faaliyetleri delegelere sundu ve eleştirilere karşılık verdi.
Genel Kurul’un ikinci gününde, “Global Değişim Çerçevesinde Avrupa Bütünleşmesinin Perspektifleri” konulu bir tartışma yapıldı. Tartışmada, Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Günter Verheugen’in Kabinesi’nden Petra Erler ve Avrupa Sendikalar Konfederasyonu Genel Sekreter Yardımcısı Reiner Hoffman sunumda bulundu. Görüşmelerin ardından Genel Kurul sona erdi.
Lastik-İş Sendikası Genel Başkanı Abdullah Karacan’ın
EMCEF Genel Kurulu Açılış Konuşması
Sayın Başkan,
Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden Türkiye’ye gelmiş bulunan değerli arkadaşlarım, meslektaşlarım,
DİSK, Türk-iş ve Hak-iş Konfederasyonları ve bağlı kardeş sendikalarımızın çok değerli genel başkan, yönetici ve görevlileri,
Basınımızın değerli emekçileri,
Günaydın!
Öncelikle hepinizi, sendikam, DİSK konfederasyonu üyesi Lastik-İş adına sevgi, kardeşlik ve dayanışma duygularımla selamlamak istiyorum.
Hepiniz Türkiye’ye, birçok medeniyet ve kültürü kucaklamış dünya kenti, güzel ve tarihi İstanbul’a hoş geldiniz.
Sizleri burada görmekten, ağırlamaktan ve de
İki gün boyunca gerçekleştirilecek olan EMCEF Genel Kurulu’nda birlikte çalışmaktan büyük bir gurur ve onur duyduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
EMCEF Genel Kurulu’nun “Avrupa Bütünleşmesinin Geleceği” sloganı ile Türkiye’de yapılması, bizler açısından son derece önemlidir ve değerlidir.
Aynı zamanda, hem Türkiye’ye, hem de Avrupa’ya anlamlı bir mesajdır.
Bu vesile ile davetimiz üzerine genel kurulun İstanbul’da yapılmasını kararlaştıran, EMCEF başkanlık kurulu ve yönetim kurulu’na şükranlarımı sunmak isterim.
Sayın Başkan,
Değerli Arkadaşlar,
Türkiye’nin Avrupa ile bütünleşme istek ve arzusunun tarihi çok eskilere dayanmaktadır.
19.yüzyıldan bu yana, biz Türkler hep yüzümüzü batı’ya dönmek istedik.
Çağdaş değerler, demokrasi, insan hakları, sosyal ve müreffeh bir yaşam hep özlemimiz oldu.
Yıllardır sıkıntı ve baskı altında yaşayan Türkiye insanı, daha çok ekmek, daha iyi eğitim, daha iyi sağlık, daha özgür bir toplum, Avrupa’nın parçası çağdaş bir ülke özlemi içerisinde oldu.
Özellikle 2002 yılında üyelik müzakerelerinin başlaması kararı ile birlikte, Avrupa birliği eksenli bir tartışma, ülke gündemimizin önemli bir parçası durumuna gelmiş bulunmaktadır.
Aslında, bundan sadece 5–6 yıl öncesine kadar, Avrupa birliği konusu, yalnızca dışişleri bakanlığı bürokratları ve küçük bir azınlık tarafından konuşulan, halktan uzak bir kavram olarak değerlendirilirdi.
Ancak, müzakerelerin başlayacak olması ve bütünleşmenin günlük hayatımıza getireceği muhtemel etkiler ile birlikte, konu toplumun bütün kesimleri tarafından irdelenmeye ve tartışılmaya başlandı.
Başlangıçta, Avrupa Birliği üyeliği ile birlikte tüm sorunların görünmez bir sihirli el ile çözüleceği düşüncesi, zaman içerisinde, konu gerçek manada ele alınmaya başlandığında, yavaş yavaş değişmeye başladı.
Güzel, olumlu yanları olduğu gibi, zor, olumsuz yönleri de olduğunun farkına varılmaya başlandı.
Biz, ülkemizin Avrupa birliği’ne katılımını, ülkemizin demokrasisi ve ekonomik kalkınma ve refahı açısından önemli bir itici dinamik, modernleşme projesinin önemli bir aşaması olarak görmekteyiz.
Bununla birlikte, bizim algıladığımız ve uğruna Avrupa sendikal hareketiyle birlikte mücadele ettiğimiz Avrupa, bizlere sermaye gruplarının kontrolündeki medya organları tarafından yansıtılmaya çalışılan Avrupa değil, dünya barışının, demokrasinin ve sosyal hakların örneği olacak bir “emeğin Avrupa”sıdır.
Ülkemizde 2002 yılı sonrasında kısıtlı, sınırlı ve uygulamaya yansıması gerçekleşmeyen bir takım değişimler yönünde siyasi bir niyetin olduğu gözlemlenmiş olmakla birlikte, 2005 ve 2006 yıllarında bu niyetin heyecanını büyük ölçüde yitirdiğini ve anlamlı bir ilerlemenin olmadığını da tespit etmek gerekmektedir.
İşverenler, Avrupa birliği’ni tamamen bir pazar mekanizması olarak görmekte; iş sosyal ve sendikal haklara geldiğinde “onu unutun” demektedirler.
Türkiye işveren örgütü’nün başkanı, hükümet’i, müzakereler sırasında sosyal politika ve istihdam uyumunun en son yapılması gerektiği” hususunda uyarmaktan çekinmemiş; “bizim rekabetimizi kırıyorsa, değil ab müktesebatı, peygamber talimatı bile olsa pazarlığa açarız” diyebilmiştir.
Bu arada, halen devam etmekte olan tarama sürecinde, hükümetimiz, özellikle sosyal politika ve istihdam alanında, sivil toplumun görüş ve katkılarını alacak mekanizmaları oluşturmamakta; verimli bir tartışma, bilgilenme ve danışma ilişkisini kurmamaktadır.
Şurası çok açıktır ki, müzakere süreci, toplumun gündeminde yer aldığı ve toplumun her kesimi bu tartışmaya aktif bir biçimde katıldığı sürece başarılı olacaktır.
Bu da ancak sendikalarla ve diğer sivil toplum örgütleriyle kalıcı ve sürekli bir diyalog mekanizmasının oluşturulmasıyla mümkündür.
Değerli arkadaşlarım,
Kanaatimiz odur ki, Avrupa Birliği ile ilgili düzenlemeler salt genel bir takım düzenlemeler ve ekonomik liberalleşme olarak algılanamaz, algılanmamalıdır.
Hükümet ne yaparsa yapsın, işverenler ne derse desin, 12 eylül 1980 Askeri Darbesi'yle oluşturulmuş bulunan, anayasal ve yasal altyapı ve kurumlar varlığını ve önemini sonuçlarıyla birlikte sürdürdüğü gerçeği ortadadır.
Türkiye’de, dünya’daki genel eğilimlere paralel olarak, ekonomik anlamda gelir dağılımı adaletsizleşmiş, işsizlik çok yüksek oranlara gelmiş, orta sınıf adeta çökmüş, sosyal devlet ortadan kaldırılmış ve sosyal yapı büyük ölçüde tahrip edilmiştir.
Konu sendikal haklara gelince, durum gerçekten çok ciddidir.
Türkiye Uluslararası Çalışma Örgütü’nün temel sözleşmelerini kabul etmesine karşılık, örgütlenme özgürlüğü adeta işten atılma ve tutuklanma özgürlüğüne dönüştürülmüş, toplu pazarlık ve grev hakkı özünden uzaklaşarak kullanılamaz duruma getirilmiştir.
Türkiye halen revize edilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nın örgütlenme özgürlüğü ve toplu pazarlık hakkı’na ilişkin 5 ve 6. maddelerine şerh koymakta ısrar etmektedir.
Eğer halen insanlar, sendikalara üye oldukları için işten atılıyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyor ise, bunun Avrupa’nın kabul ettiği temel insan hakları ile uzaktan yakından ilgili bulunmamaktadır.
Araç lastiği ve cam işkolundaki grevler sözde milli güvenlik gerekçesiyle, yargı kararlarına rağmen tekrar tekrar ertelenmektedir. Artık bu işkollarında grev fiilen yasaklanmış durumdadır.
Avrupa’daki sosyal ve sendikal haklar Türkiye’de karşılığını bulmadan, Avrupa Birliği’yle gerçek anlamda bir bütünleşmeden söz edilemez.
Aslında Avrupa Birliği’nin Türkiye hakkındaki ilerleme raporlarına baktığımızda, sendikal haklar, Avrupa Birliği tarafından Kopenhag Siyasi Kriterleri ile doğrudan bağlantılandırılmıştır.
Günümüzde serbest ve özgür bir toplum yapısından bahsedebilmek için, toplumu oluşturan değişik kesimler arasındaki ilişkileri belirleyen tüm sistemin, demokratik ve adil bir biçimde oluşturulması ve bireyin her türlü özgürlüğünü garanti altına alan bir çerçevenin bulunmasının gereği açıktır.
Çağdaş ve demokratik bir toplu pazarlık sisteminden başka hiçbir sistem, gelir dağılımını, sosyal düzen ve barışı ve dolayısıyla demokrasiyi daha iyi geliştiremeyeceği uluslararası genel kabul görmüş bir doğrudur.
Buradan açıkça siyasal iktidara şu çağrıyı yapmak gerekir ki, sendikal hakların önündeki engeller kalkmadan Avrupalı olmak mümkün değildir.
Bu bağlamda, Türkiye’deki sendikalar olarak hazırladığımız ve genel kurula sunduğumuz karar tasarımıza destek vermeniz, bizim açımızdan önemli bir dayanışma olacaktır.
Bununla birlikte, biz, yalnızca Avrupa’dan bir şeyler almayı düşünmemek, birlikte ortak bir geleceği inşa etmek için kendi katkılarımızı da oraya sunmak durumunda olmalıyız, olacağız da.
Türkiye sendikaları olarak, Avrupa sendikal hareketinin içerisinde her zaman aktif bir biçimde yer aldık, almaya da devam edeceğiz.
Sizler de bildiğiniz gibi, konfederasyonumuz DİSK, faaliyetleri yasaklanmış iken, 1985 yılında Avrupa Sendikalar Konfederasyonu’nun üyeliğine kabul edilmiştir. Bu bizim açımızdan, Avrupa sendika hareketinin bize gösterdiği çok önemli bir dayanışma idi.
Benzer şekilde, benim sendikam Lastik-İş de eski Avrupa kimya işçileri federasyonu’nun 1993 yılında ilk üyesi olmuş ve Avrupa sendika hareketinin içinde aktif bir biçimde yer almıştır.
Sayın Başkan,
Değerli Arkadaşlar,
Küreselleşen dünya içinde “Avrupa sendikacılığı” kavramını çok önemli bulmaktayız.
Koşullar her ne kadar ağırlaşsa da, yine de derli toplu, işleyen, gerçek anlamda sendikal hareketin merkezi Avrupa’dadır.
Avrupa sendikacılığı, bilgisi, birikimi ve mücadelesi ile küresel sendikacılığa öncülük etmek ve uluslararası mücadeleyi sürüklemek gibi önemli bir misyona sahiptir.
Kimya, enerji, maden işkollarında da bu önemli misyon örgütümüz EMCEF’e ait bulunmaktadır.
Avrupa çapında toplu pazarlık faaliyetlerinin koordinasyonu ve yeni bir vizyon verilmesi yönünde EMCEF faaliyetlerini çok yakından izliyor ve destekliyoruz.
Benzer şekilde, Avrupa çapında sektörel sosyal diyaloga ilişkin son derece önemli gelişmelerin yaşandığına da mutlulukla şahit olmaktayız.
Enerji, maden ve kimya işkollarındaki Avrupa çapındaki sosyal diyalog, önümüzdeki dönem faaliyetlerimiz açısından son derece önemlidir. Bunu takdirle karşıladığımızı belirtmeliyim.
Sanayi politikası’nın belirlenmesinde sendikaların rolü son derece önemlidir.
Bildiğiniz gibi, Türkiye Avrupa Birliği üyesi olmadan gümrük birliği’ni kabul eden ilk ve tek ülkedir.
Dolayısıyla, karar alma mekanizmalarında yer almadığımız AB’nin tüm sanayi ve ticaret politikalarına tabii olmamız, üyelerimizin istihdamını korumak açısından bize son derece sıkıntılar yaşatmaktadır.
Şu an itibarı ile Türkiye kimya sektörü, ithalatın ihracatın üç katına çıkmasıyla, net bir ithalatçı konumundadır ve gelecek için iyi sinyaller vermemektedir.
O nedenle, EMCEF’in sanayi politikası çalışmalarına büyük bir önem vermekteyiz.
Avrupa kimyasallar politikası REACH ile ilgili EMCEF’in aktif faaliyetlerini takdirle karşılıyoruz ve aktif bir biçimde yer almak istemekteyiz.
Bu REACH düzenlemeleri önümüzdeki süreç içerisinde bizlerin de karşısında önemli bir konu olarak yer alacaktır.
Avrupa işletme komiteleri ile ilgili olarak, Türkiye’de kurulu bulunan çokuluslu şirketlerin Avrupa komitelerinde en azından gözlemci olarak bulunmamızın çok gerekli olduğuna inanıyoruz.
Bu bağlamda daha fazla çabayı birlikte hayata geçirmemiz gerektiğini düşünmekteyiz.
Bu vesile ile, özellikle Avrupa birliği bağlamında, kardeş İsveç sendikası IFMetall’in de yardımıyla, EMCEF’in Türkiye’de gerçekleştirmiş olduğu seminerler için genel sekreter REINHARD arkadaşımıza da çok teşekkür etmek isterim.
Sayın Başkan,
Değerli Arkadaşlar,
İki gün boyunca burada çok önemli çalışmalar yapacağımıza inanıyor, yeniden hepinize hoş geldiniz diyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
PROGRAM
15 Haziran 2006, Perşembe
09:00 Kayıt ve belgelerin dağıtımı
10:00 Genel Kurulun açılışı
* Açılış Konuşması : Hubertus Schmoldt, EMCEF Genel Başkanı
* Hoşgeldiniz Konuşması : Abdullah Karacan, LASTİK-İŞ Genel Başkanı
* Murat Aytemiz, EMCEF Yön.Kur.Üyesi, TES-İŞ
* Hükümet temsilcisi
Genel Kurul Çalışma Esaslarının Kabulü
Gündemin Kabulü
Son Genel Kurul Tutanaklarının Kabulü, 19-20 Haziran 2003
EMCEF 3. Kongresi’nden bu yana yapılan üyelik başvurularının ve ayrılmaların onaylanması
Yönetim Kurulunda değişiklik
Başkanlık Kurulu Seçimi
11:30 Genel Sekreterlik Raporu
* Faaliyetler
* Mali işler ve denetçi raporu
* Görüşme ve ibra
13:00–14:30 Yemek
14:30 Önergelerin ve kararların görüşülmesi ve kabulü
17:30 Toplantının bitimi
20:00 Akşam Yemeği
16 Haziran 2006, Cuma
09:30 Genel Kurulun devamı
Tematik Tartışma:
“Küresel Değişim Açısından Avrupa Bütünleşmesinin Perspektifleri”
Petra Herler, Avrupa Komisyonu Üyesi
Rainer Hoffmann, Genel Sekreter Yardımcısı, Avrupa Sendikalar Konfederasyonu/ETUC
Diğer Hususlar
Genel Kurulun Kapanışı
13:00-14:00 Öğle Yemeği
|